7 Ocak 2008 Pazartesi

Hayatın Gerçekleri

Hayatın içinde ne kadar acı olsa da sevinçle anacağımız güzel günlerimiz de olmuştur elbet. Her şeyin bir yaradılış nedeni varsa emin ol şimdi bur da olmamızın da bir nedeni var sadece sorgulama tarzımız yanlış o kadar. Yaşadığın her güne şükrederken verdiklerinle ve aldıklarınla neleri değiştirdiğini, kimlerin yüreğine el uzattığını bile anlayamazsın.
Sebep ne olursa olsun yaşanacak güzel günler var elbet, var biliyorum ama ya bir gün gerçekler de yalan olursa, her kapı yüzüne kapanırsa dostların sırtını dönerse işte bunu düşünmek mi yoksa yaşamak mı zor bilemeyiz.
Sadece sevgimi yönetir kalplerimizi ya beynimiz ne der olup bitene her saçmalıkta yara almaz mıyız yaralamaz mıyız? Ne sen ne de ben yaralayan taraftan olmayalım sadece yaralı saran taraftan olalım...
Kimse ama kimse mükemmel değil biliyoruz ama neden mükemmel olmak için tek bir çaba göstermiyoruz neden güzel olanlardan kaçıyoruz... Eğer sevmek ve sevilmek bu kadar acı veriyorsa Allah neden bu duyguları bol keseden koymuş bu kalplere? Bir düşün bakalım... İşte düşündüğün an da arkana, sağına, soluna bir bak kimleri göreceksin; sana koşan yüreğini delice sana açan...
Şimdi sıra sende ya koşarsın ya da dönüp arkana hiç yokmuş gibi davranırsın.Seçim yapmak söz konusu olduğunda ne olur kalbini de dinle bakalım sana neler diyecek..Emin ol ki beynin ve kalbin aynı şeyleri söylüyorsa doğru yoldasın demektir.Sakın pişman olma ama bırak az da olsa keşkelerin olsun.Hayata dair yaşama dair güzellikler bunun içinde saklıdır;sevgiye aç kalma ama yalnızlığını da yüreğinden sakın atma..Hak ettiği gibi yaşa ki acıları eninde sonunda senin en büyük mirasın onlar olacaktır unutma....

BAZEN...Bazen öyle bir an gelir ki yaşamak omzunda ağır bir yük olur. Nefesin ciğerine fazla gelir. Gözünden bu hayat için akıttığın her damla yaş için küfürler ardı ardına dilinden düşüverir. O zaman anlarsın ki; tutunacak ne bir dal, sığınacak yürek, çalabileceğin tek bir kapı bile kalmamıştır bu evrende..olduğun şehirde…
Bazen eskisi gibi kokmaz çiçekler. Geçtiğin caddelerde ki evlere bakmazsın, vitrindeki renkler dikkatini çekmez, yanından geçen insanlar çarpar eline koluna omzuna yol veresin diye ama umursamazsın, yavaş yavaş yürürsünde nereye gittiğini bilemezsin. O zaman anlarsın ki ; bu şehirde seni boğmaya parçalamaya başlamıştır..
Bazen denizler göl oluverir gözünde. O enginliği maviliği gri olmuştur artık. Kara batak kuşları martılarla iş birliği içinde. Anlam veremezsin akıp giden bu düzene. Cebinde bir simit alabilecek kadar paran vardır da açlığı düşünürsün kimsesizleri görünce. O zaman anlarsın ki; sen de katılmışsındır kimsesizler kervanına hoş geldin derler sana da sessizce…
Bazen hatırlarsın kimleri sevdiğini mutlu olduğun zamanları. Ne çok sevmiştim dersin ne çok aldanmışım sevgi denen şeye. Sorgularsın kendini neler verdim neler kazandım şu yaşanılmış ömrümde nasıl bu hale geldim diye. Öyle bir an gelir ki nefret edersin geçmişinden. Umudunu kesersin geleceğinden. Kimseler dokunamazdı korkak yüreğine alnında çizilmiş geleceğin görünmez yazıları. O zaman anlarsın ki; boşunadır önüne sunulan seçenekler hayat ne getirirse getirsin aynıdır hep bahaneler..
Ve bir an olur ki; elinden balonu uçmuş çilli bir çocuk görürsün gözlerinde yaş. Bakarsın ki o siyah gözlerine bahtın kadar siyah olmasın diye. İşte o an anlarsın ki herkesin derdi büyüktür kendine….

Hiç yorum yok: